Aralık'a Övgü


Aralık benim ayım. Sempatim ve antipatim olan aylar var. Mesela Temmuz. Yumuşak bir ay. Nisan; hırslı ve başarılı. Efendime söyleyeyim, Eylül derin, melankolik ve sıra dışı gelir biraz. Ama Aralık bir numara. Doğduğum ay olduğundan demekse. Geçen Aralık ayından sonra çok büyük değişimler yaşadım. Değişim her zaman acı verir bence. O yada bu şekilde. Çünkü bir şeylerden koparsın, bir şeyleri koparırsın. Ya da kendisi kopar gider.

Değişim, genellikle cesaret gerektirir. Kolay değildir değişmek, dönüşmek. Risk bir kere. Pişman olabilirsin. Karar verene kadar acı çekebilirsin. Bazen hayat senin yerine karar verir, uyuşukluğuna sinir olup. O zaman biraz daha rahattır sanki vaziyetin. Sorumluluk senden gitmiştir. Gerçekleşeni kabul edersin. İçten içe sevinirsin. Ama işler öyle yürümüyor işte. Cesaret ediyorsun, atlıyorsun bir suya. Sonra acılar, pişmanlıklar, amannn iyi ki'ler, vs.

Geçen yıl Aralık ayında hayatımı çok değiştirdim. Bir kaç değişim birden yaşadım. Hepsinde de hem pişman oldum hem memnun. Geçen sene bu dönemler o kadar sancılıydı ki benim için. Kemikleşmişlikler kolay kırılmıyor, zımparalanmıyor. Günlerim, haftalarım, aylarım mide kramplarıyla, düşüncelerle, şüphelerle, rollerle geçti. Canım çok yandı. Herkesin bildiğinden daha çok. İnsanın hayatında gerçekten bir daha eskisi gibi olamayacağı olaylar var, dönemler var. Geçen kış da benim için öyleydi. Yaptıklarımı bir daha yapar mıyım yapmaz mıyım bilmiyorum. Böyle derin konularda bunu düşünmeyi de pek anlamlı bulmuyorum. Dediğim gibi, pişman olduğum çok şey vardı. Memnun olduğum da. Ne var ki bu değişim sadece beni değil, çevremdekileri de etkiledi. Onların benim bu değişimim dolayısı ile yaşadığı üzüntüler beni çok yıprattı. Umursamaz görünmeye çalıştım. Hayatımı yaşamaya çalıştım. Sonra kaos. İnsan rol yapıyorsa mutlaka arkasından kaos gelecektir bence. O kadar da kolay değil -mış gibi yaşamak. En azından benim gibi patavatsızlık derecesinde doğal biri için.

Her türlü ilişkimde dürüst olmayı seçtim. Aile, aşk, arkadaşlık. Yalan söylediğim de oldu. Fakat bunlar kimseye zararı olmayan, bazıları faydalı bile olan yalanlardı. Diğer yandan kendi yaptıklarımla ilgili sorumluluk almaya çalıştım hep. Ben bunu yaptım. Bu benim hatam/doğrum. Karşımdaki üzülecekse bile doğruyu söyledim. Susmaya çalıştığım da oldu. Bu sefer içimi kemirdi sustuklarım. Midemde saklıyordum sanırım, yoksa neden o kadar ağrısın :) Dayanamadım, onları da bir bir söyledim zaten. Üzüldüler, biliyorum. Ben üzdüm. Ama herkesin birbirini üzdüğü anlar/durumlar var sonuçta. Onlar beni hiç üzmediler mi? Ben bu yediğim bok dolayısıyla (örnek olarak) onları üzdüm diye en kötü ilan edilmemeliyim. Bunu açık yüreklilikle söylemek gerçekten göt istiyor. Bende de o var.

Yapabilen beri gelsin, bana da öğretsin.
Konu başka yere saptı. Değişim diyordum. Beni suçlayanlar oldu. Yanlış yaptığımı düşünenler, beni kendi halime bırakanlar, iyi yaptın diyenler, yorumsuz kalanlar, sorgulayanlar. Hepsi de etrafımda ateş parçaları gibi dolanıyordu, uçuşuyordu. Hepsi mideme daha fazla ağrı saplıyordu. Kendimi bir şekilde unutmam lazımdı. Kendimi, değişimi, geleceği, geçmişi. Alkol sağladı bunu. Çok içtim. Bir sürü de bok yedim. Ama BEN yedim. Öyle olması gerekiyordu. Bence bu kadar basit her şey. Alkolden paçamı sıyırmam gerekiyordu, sıyırdım. Yaşadığım pis ortamdan çıkmam gerekiyordu, çıktım. O değişimleri yaşamam gerekiyordu, yaşadım.

Bunu diyebilmek istiyorum. 
Sadece bir kaç şey var gerçekten pişman olduğum. Kendime veya başkalarına ayıp ettiğim. Hepsi ders oldu. İnsan yaşamadan anlayamıyor. Çocuğum yapma demekle olmuyor. O çocuk elini o sobada yakacak. Başka yolu yok. Ben de çekeceğim acıyı bile bile uzattım elimi sobaya, uzun uzun düşündükten sonra. Çok yandı ya. Ama bunu yapmasaydım hep sobaya dokunmanın merakı içinde yaşayacaktım. Bu şekilde de kimseye huzur veremezdim.
Dünyadaki en kötü duygu yanlış anlaşılmak yada anlaşılmamak olabilir benim için. Ben oldukça yanlış anlaşıldım o dönemde. Kırdım, yıktım, yaktım. Başka türlü yapamazdım da ondan.  Değişemezdim, değiştiremezdim. Çok mu lazımdı? Evet. Başkalarının anlattıklarıyla yetinemezdim. Kendim görmem gerekiyordu. Tek başıma düşmem gerekiyordu. Bu değişim bana pahalıya mal oldu. Ne var ki gerçekleşmesi şarttı. Her zaman, sonradan pişman olmak yerine, yapmam gerekeni yapmanın ve sonuçlarına da katlanmanın daha doğru olduğunu düşündüm. O minvalde davrandım. Bu bir sene, daha öncekilerle de birlikte, beni çok çok yordu. Çok yıprandım. İnsanları üzmemek için kendimden yedim. Bu da beni asabileştirdi. Yaralandıkça canımın acısı da arttı. İnsanları daha çok acıtmaya başladım.

Şimdi iyileşmeye çalışıyorum. Değiştim, hala değişiyorum. Daha olumlu bakmaya çalışıyorum ve bunu başarıyorum. Korkularım gitmedi henüz. Ama kendimi kontrol edebiliyorum. Başkalarını kontrol etmeye çalışmaktan ise vazgeçiyorum. Biraz da affetmem lazım kendimi ve herkesi. Her yaşananın, her kişinin bana bir şeyler kattığını/benden bir şeyler götürdüğünü, bu şekilde de bana bir ders verdiğini biliyorum. Yine de affetmem gereken şeyler var.
Hayatımı düzene sokmaya çalışıyorum, kolay olduğunu söylemem mümkün değil. Bu arada hayat da devam ediyor ve en yakın arkadaşlarımdan birinden bir nevi kazık yiyorum :) Benim gibi gözlemci, duyarlı ve gerçek biriysen kendini bırakamıyorsun. Başkalarını bırakamıyorsun. Umursuyorsun, üzülüyorsun. Benim yaşadığım her şey gerçekti. Hep de gerçek olacak. Ben herkese kendim gibi davrandım. Ne hissediyorsam söyledim. Çok iyi bir sevgili olmayabilirim, bilemiyorum. Çok iyi bir dost olduğumu biliyorum. Çok iyi bir evladım da aynı zamanda. Ben o hastane odasındaki refakatçiyim. Gece 3'te arandığında gelen arkadaşım. Hep en doğru tavsiyeleri verenim. Bıkmadan dert dinleyenim. Yanlış yönlendirmekten çekindiğimde, geri planda tutanım kendini. Kendim gibi bir dostum olsun çok isterdim.

İnsanlar çok şerefsiz :) İnsanoğlunun çiğ süt emmiş olması durumuyla çok karşılaştım diyebilirim. İnsanlara güvenim çok zedelendi. Şu an %100 güvendiğim kimse yok, zaten hiç de olmadı sanırım. Yani en azından bir yaştan sonra. Annene güveniyorsun, bakıyorsun senden beter halde. Babana güveniyorsun, bakıyorsun çocuk gibi sorumsuz. Onlara annelik yaparken sevgiline bakıyorsun, sana ders vermek isterken seni yıpratmış, üzmüş. Gelecek uğruna günü ıskalamış. Arkadaşlarına bakıyorsun (bir iki tanesini tenzih ederek), senin koştuğun, her an yardım ettiğin insanlar, vah vah'tan öteye geçmiyorlar. Herkesin dersi var biliyorum. En yakın akrabalarım bile destek olamazken elalem neden olsun ki?



Hayatta insanlara şans verilmesi gerektiğine inanırım. Bir hatayla siliyorsam birini, zaten silmek için bahane aradığımdandır, ki bu da bir kere oldu. Genelde şans veririm. Hataları telafi etmeleri için zaman ve yer veririm. Bazen fırsat bile veririm. Onlar da bunları ya doğru kullanırlar yada içine sıçarlar. İçine sıçmış teyzemle, ona verdiğim sayısız fırsattan sonra, görüşmemeyi tercih ettim sonunda. Desteğine gereksinim duyduğum, onun ise defalarca köstek olduğu zamanlardan çoook sonra bana mesaj attığında aldığı tepki karşısında şaşırdı. Ben de şaşırmasına şaşırdım. İnsanların kendilerine dönüp bakmama gibi çok zararlı bir huyu var. Karşımızdakini suçlamak çok kolay geliyor. Kaç kişi soruyor, ben ne yaptım da böyle davranıyor diye?

Konu Aralık ayı idi, yine yaza yaza nerelere geldim. Yazamasaydım ne yapardım bilmiyorum. Müzik dinlemekten bile daha büyük bir rahatlama/mutluluk/huzur diyebilirim benim için. Müzik olmasaydı ne yapardım onu da bilemiyorum gerçi. Yazmak ve müzik :)

Aralık ayını seviyorum, her yer ışıl ışıl. Ben de evimi ışıklarla süsledim. Radikal yeni yıl kararlarım hiç olmadı, yine yok. Ama Aralık ayından umutluyum. Daha iyi olacağımdan umutluyum. İnsanlar bana yanlış yapmaya devam edecek büyük ihtimalle. Herkes herkese yanlış yapmaya devam edecek. Benim de yanlışlarım olacak  muhtemelen. Ama ben, içimdeki "doğru" insanı koruyacağımı biliyorum. Çünkü bu, benim. Ve insan ne kadar değişmiş gibi görünse de, özü hep aynı kalıyor bence. Ne mutlu bana ki, özümden çok memnunum. Vicdanım rahat. Ben çok gerçek biriyim. Bu da bana yetiyor. İnsanlar bu gerçekliği bazen kabul edemeyip, inkara sığınsa da, beni suçlamak için bahanelere saplansa da. Hayatıma girmiş herkese, yaşadığım her olaya, bana bir şeyler öğrettiği ve misyonunu tamamlayıp gittiği için teşekkür edebiliyorum.

Ne söylüyorsam öyle düşündüğüm için, ne yapıyorsam öyle doğru olacağına (herkes için) inandığım için. Hiç bir kararımı sadece kendimi düşünerek vermedim, vermiyorum. Bir çok konuda bencil olabilirim, kritik durumlarda kendimden çok başkalarını düşündüğüm ise çok oldu. Ben kendimi ve herkesi affedeyim, herkes de beni affetsin. Doğum günümden tek beklentim bu. Olumlu duygularla sarmalanmak, gülümseyerek hatırlanmak istiyorum hayatıma giren herkes ama herkes tarafından. "Beni" görebilenler zaten öyle yapıyor. Sadece olduğum gibi anlaşılmak ve huzurlu olmak istiyorum. Herkes mutlu olsun istiyorum.