Kayıtlar

Mart 18, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Hayatım suçluluk duymakla geçiyor. İnsanlara kızıyorum, suçluluk duyuyorum. Program yapıyorum ama gidemiyorum, suçluluk duyuyorum. Babamın evinde buzdolabını açıyorum, yalnızlığının biralarını, viskilerini, rakısını görüyorum, suçluluk duyuyorum. Annem bana bir yere giderken benle gel diyor, istemiyorum, suçluluk duyuyorum, gidiyorum. Hastalanıyorum, spora gidemiyorum, suçluluk duyuyorum. Anneanneme, sana geleceğim, diye mesaj atıyorum ama halsizliğimden gidemiyorum, o nerdesin diye arıyor, suçluluk duyuyorum. Babaannemi ziyaret etmiyorum, suçluluk duyuyorum. Teyzem bana gel dediğinde tamam diyorum, ama sonra gitmiyorum, suçluluk duyuyorum. Teyzemin çocuklarından birine kızıyorum, sonra acaba büyüyünce benden nefret eder mi diye düşünüyorum, suçluluk duyuyorum. İş görüşmesine gittiğim yerden geri aramadılar, suçluluk duyuyorum. Anneannem "insanlara" benim iş bulamadığımı söylemekten utandığını anlatınca hem nefret ediyorum hem de suçluluk duyuyorum. Etrafımdakiler...

Kiwi-Melon

Resim
Bu krem, beni geçtiğimiz yaza bağlayan tek şey. Daha doğrusu en güçlü şekilde bağlayan, bağımın kopmamasını sağlayan. Zaten kokular her türlü maddeden daha fazla hatırda kalmıyor mu? Kokular sürekli birilerini çağrıştırmıyor mu? Bu koku, annemin, babamın ve benim, bizim, sorunlarımız olsa da, o sorunların hiç çözülmeme ihtimali bulunsa da hala aile olduğumuzun ve bir arada bulunduğumuzun kokusu. Dört ay sonra büyük ihtimalle ayrı evlerde yaşayacağımızı bilsek de bunu düşünmemeye çalışmanın kokusu. Sanki sorunlar çözülebilirmiş gibi denize girmenin, güneşlenmenin kokusu bu krem. Bodrum'un ve Çeşme'nin akşamüstü duştan çıkınca kokusu. Arada sorunlar aklımıza gelince ya da kendilerini gösterince kafamızdan silip atmaya çalışmamızın ya da kendi çaplarımızda çözüm arayışımızın kokusu. Karides çiftliğinin, Bodrum Marina'nın, Bitez'in, evden çıkışımızın, geçen yıl keşfettiğimiz harika koyun, babamın bizi arabada bekleyişinin, annemin bitmek bilmez fotoğraf sevdasının, buna...

Geçen 5 Yılın Farkına Dair Uzun ve Erken Bir Yazı

Resim
Saat 06:05 ve ben uyuyamadım. Uyumak için çaba sarf etmedim zaten. Sonuç olarak da kalktım,kahvaltı ettim, kahvemi içiyorum. Uyumak için çaba sarf etmememin nedenleri: 1-Yatmadan yarım saat önce elektriğin kesilmesi. Tek başıma ilk elektrik kesintim. Kendi çabamla bilgisayar ışığı-telefon ışığı-çakmak-mum yolunu izleyişim ve ışığa kavuşmam. Kavuştum ama yine de tedirginliğim gitmedi. Ben henüz evdeki tüm mumları yakmayı başaramamışken elektrik de zaten geri geldi. Yatarken, yatağımın yanındaki gece lambamın açık olması yeterince güven vermediği için mum da aldım. Tüm bu gerilim, karanlığı bertaraf etmeden, uyumanın huzuruna varmaktan vazgeçmeme neden olmuş olabilir. 2-İngilizce tanımlamalardan nefret etsem de aklıma gelen ilk tanımlama olan reminiscing. Yani eski günleri anmak vs. Bir anlamda nostalji yapmak. Böyle bir hastalığım var ve belli aralıklarda atak halinde geliyor. Neyle ilgili olduğu hiç önemli değil, eski günlere ait olsun yeter. Belki de mevcut günden memnun ol...